28 Aralık 2009 Pazartesi

Fuck You Yekta

Bunu Facebook duvarina eklemistim ama ebru dedi ki buraya da koy. Koydum simdi ben de. Bi de bugun donmene Çankırı kalmiş. Benim icin 18'in guzel oldugu gunlerden biri yani, bilesin.

27 Aralık 2009 Pazar

331'den 329'a

Son günlerin hızlıca geciyordur umarım. Ama bası ve sonu yavas gecer derler en azından daha yolun basında oldugum için bana ögle geliyor belkide..
Değişik bir sehir burası bulutlar elini uzattıgında tutacakmıs gibi yakın duruyor ve hava günde üç defa karakter değiştirebiliyor. Sabah kar yagarken, ögle vakti güneş bir bahar havası gibi ortalıgı ısıtabiliyor ve akabinde bir anda yağmur yağmaya başlayabiliyor. Gerci bukadar enteresan yeryüzü sekillerinin oluşmasının başka bir sebebi olamaz herhalde...
Onbeş günde yemin ettirdiler. Saga dön sola dön deli danalar gibi kücücük bir egitim alanında dön dön dur... Gördüğüm tek silah yemin sırasında masanın üzerinde duranlardı. En yaklastıgım anda o zamandı. 8 Ocak'a kadar devam edecek silahlı egitimlerden sonra size yaptıkları gibi bizleride karakollara gönderecekler bir kısmınıda merkezde bırakacaklar. Hersey senin anlattıgın gibi gelişiyor burada söylediklerini bir bir uyguluyorum zaten işte tek sıkıntım ayaklarımı harabeye ceviren botlar ve deliler gibi yanında olmak istedigim Fatosumun özlemi...
Yıllarca insanların neden bukadar cok askerlik anısı biriktirdiğini merak ederdim. Hatta cogu zamanda sıkılırdım dinlemekten. Ama burada hayat hiçte dısarıdan gözüktügü gibi değilmiş. Son derece basit yat kalk sadece sana verilen emirleri uygula ve hiç birsey düşünme... Tabi sonderece komplike sorunların içinde sürekli çalışan kafa bir anda bosluğa düşüyor ve her dakika "on record" konumunda oluyor ve her anı kaydediyormuş... Ben gecen 16-17 günlük sürede bukadar cok sey biriktirdiysem sende kimbilir neler vardır. Heralde artık mayıs ortalarında görüştümüzde bunları karsılıklı olarak paylaşacağız..

mutludan mektup vaaaar :)

Yektaaaa

Biliyorum neredeyse geliyorsun İstanbul’a üstelik de yeni malzemelerle, biriktirdiklerinle askerin muhteşem dönüşü… Bir zamanlar Kadir Tapucu vardı gidişim suskun olmuştu ama dönüşüm muhteşem olacak diyerek çığırıyordu arabesk kültürde senin ki de o hesap olacak senin geri dönüşünü merak ediyorum. Vatani hizmetini yapan bir Yekta başlı başına bir senaryo o yüzden. Ebru canın karın benim de canım haklı olarak hani nerdesin niye yazmıyorsun dedi durdu haklı ama ben sanal alemde özürlü olarak bir türlü iletişime geçemedim. Oysa biliyorsun yazmayı çok severim bir de boğucu bir şekilde paylaşmayı. Düşünsene Eskişehir’de doğumgünüm de zorla size yazdıklarımı okumaya kalkmıştım ve sizde mecburen dinlemek zorunda kalmıştınız. Offf O kadın hep aynı… Sen nasılsın buraları merak etmemişsindir umarım çünkü kötü bir süreç geçiriyor bu ülke biz de eşlik ediyoruz ona işte… Yani sen askere gittin de şunları kaçırdın diyemiyorum sana…Herkes kendi içinde hayatına devam ediyor düşün ki ben o kadar sevgi insanıyımdır ben bile ne kimseyi arıyorum kimseyi soruyorum kendi yağımda sevgimde kavrulup hayata devam ediyorum! Ama varlık önemli işte arayıp sormasak da aslında istediğimiz gibi görüşemesek de sürekli anlattığım iki metre boyunda cüssesi olan ama beyniyle aklına ihtiyaç duyduğum bir Yekta var hayatımda beni ben yapan şeylere tanık olan aslında hayatımın her dönemini sinematografik bir gözle gözetleyen birinin yokluğu elbette çok hissediliyor ama senin orada bir yerde olduğunu bilmek bile rahatlatıyor beni… (famme fatale bunu sen öğrettin bana)
EEE engelleri tanımayan bir adamın hayatındaki en önemli engel askerlik nasıl geçiyor… Günleri nasıl sayıyor Yekta merak ediyorum tabi ki… Ama bu engel de kalktığında hayatında zaten aynı Yekta üstelik hikayeleriyle birlikte gelecek hayatımıza ve biz seni görünce bir kez daha ne kadar şanslıyız bizim Yekta ya yine geldi cebinde bir sürü şeyle diyeceğiz eminim… Bana senin askerliğinden düşen seni nöbet tutarken düşününce aklımın sıradan görüntülerden çıkıp bambaşka film karelerine gitmesi bu da çok normal bir de Emre’nin fotoğraf dersi için yaşadığınız Eskişehir orduevi maceranız…
Hani insanın bir biyografisi yapılsa düşün ben ünlü olsam ilk konuklardan biri sensin beni en iyi tanıyan bir dostu askerde habersiz bıraktıysam özürdilerim ama sen bendeki yerini zaten biliyorsun eminim bu iletişimsizliği de takmamışsındır çünkü Yekta şöyle der Mutlu bir derde düşmüşse aman yoluna devam etsin yeter ki yolundan vazgeçmesin!

Sevgiler

Mutlu

24 Aralık 2009 Perşembe

Mobil Kıçlar

http://www.mobileasses.com/

Ah be Yekta, bunu yeni kesfettim, geciktigim icin uzgunum. Puan ver yenisi gelsin :)

22 Aralık 2009 Salı

12 ağustostan beri hangi gece kısa ki!


Ogulcanlar'dan mektup var


Ey Yekta,

Geliyorsan 25 kere vur!

Çok uzattım bu işi -aksi gibi, bir süredir de farkındayım. Sonunda

yazmak kaçınılmaz oldu -zira bugün 21 (artık 22) Aralık!

Sana 2009'un bu en uzun gecesinde, hususi olarak senin için

çektirdiğimiz; durum bildirir fotomuzu gönderiyoruz...

Özkan, Fanili, Robert ve ben -hepimizin çok selamı var.

Çatıda kocaman bir delik var Yekta -şimdi ne yapmalı?

...yüreklerde hasret, dimağlarda hayret; sanırsın adım başı felaket.

Hırsızın, arsızın sürüsüne bereket! Usta görmekten fenalardayız,

gündem ile acayip şoktayız.

Bir seni bekliyoruz -herkes gibi- bir de

Marmara depremini beklemiyoruz. Bir acayiplik daha var ki Yek;

anlamak hiç mümkün değil:

Buralarda şafak atmıyor; bayır aşağı vurduk, yolun sonu görünmüyor.

Bak bu kadar insan yolunu gözlüyor; uzun etme de gel artık.

Sayfanda bir counter gördük, tahminimizce kurduk. Biz niyet etmiş bulunduk;

siz erin diye muradınıza...

Not: Güzel şeyler de var tabii; onları da bilahare anlatırız artık.

Sağlıcakla...

batan sağolsun!!!

üzülerek belirtmeliyim ki sen vatanı beklerken burada batanlar da oldu abi. koskoca okko kapandı olm sen yokken. şarküteriperver halk fırkası adına büyük bir kayıp. çevre esnaftan aldığım bilgilere göre sahibi fena takmış piyasaya. sonra da bankadan kredi çekip balyalarla kanada'ya kaçmış. ne kadarı doğru, ne kadarı yalan bilemem. bi de çiçek köfte'ler sanki bir bir kapanıyor. ne diyelim batan sağolsun!..

17 Aralık 2009 Perşembe

van gölü ve diğerleri

ebru'nun hasretle yazdığı facebook notlarından takip ediyorum nicedir :)

az kalmış deyip sizi kızdırmayacağım, tamam ama en gıcık sorumu sormadan edemeyeceğim:
yekta, canavar'ı gördün mü?

---------

bizim tarafta değişen bir şey yok! ankara iyice kafkaesk bu aralar...
bendeki sinema sevdası en ileri aşamasında - doktora!
meltem hiphop söylüyor. murat uysal ama güzel bir kedibabası ;)

hoşçakal demeden bi tavsiye: blog'u kapamayın, ciddi hatıra, çocuklarınıza gösterirsiniz!

sevgi selam,

özge

atarsa giresun


giresunlunun görüp görebileceği en uzun damat yekta, 
yaylarından su içtiğin, kemençesi eşliğinde pasta kestiğin, en kısa kızıyla evlendigin giresundasın şimdi. 
senden başka herkes bilir, ordudan sonra giresun gelir.
senden başka kimse bilmez, ordudan sonra hayat bizi bekler.  

hangisi daha yüksekte? kümbet mi, yekta mı?

16 Aralık 2009 Çarşamba

Hepimiz Otuz!!!


Genelde askere gidenlerle muhattap olmam ben. Azılı bir sivil olarak askerle diyaloğum hiçbir zaman iyi olmadı. Demek istiyorum ki buraya bunca zamanda sadece tek bir post attıysam bu benim için büyük olaydır abi, bilesin.

Sen içerdeyken dışarıda çoğunlukla boktan gelişmeler oldu. Yıldırım Demirören mesela hepimize yetmeye devam ediyor. Tayyip, Baykal ikilisine Devlet Bahçeli'nin brutal vokali yepyeni bir soluk getirdi. Yine de Bahçeli'nin yukarıdaki gibi bir poz verbilmesi için daha zamanı var.

İyi şeyler de oluyor ama genelde evde oluyo onlar. Fritözle mini fırın aldık biz mesela. Çok çağdaş manzaralar bunlar. Dün akşam eve Kosta Rikalı bi çocuk geldi, Cemil "geleneksel timsah sokak karşılaması" ile aklını almış çocuğun ben gelene kadar. Bana bir tek "ne kostariika ne deee çin, ne de sambacı brezilyaaa, duysun sesimi bütün dünyaaa, kulaak verin yıldızla ayaaa" tezahüratı ile fatality çekmek kalmıştı, bana verilen bu görevi en iyi şekilde yaptım. Dünün en ilginç gelişmesi bu.

Onun dışında bizim ajans bu sefer harbiden taşınıyo, içimde bastıramadığım bir kıymalı pide coşkusu var. Kıymalı pide demişken geçen haftasonu Samsun'a gittim bizim kuzenin düğününe. Anasını sattığımın ailesinde düğünler musevi düğünü gibi geçmese olmaz, hala her tarafım ağrıyor. İstemeden de olsa ailenin yaşlılarına "pistim iyidir" mesajını vermiş olcağım ki, yanıma sessizce yaklaşıp hayırlı kısmet teklif eden yaşlılar oldu. Neyse ki ustaca bilek hareketleriyle savuşturdum hepsini.

Başka başkaaaa, ne diyecektim lan... Hah Uludağ ile başlayan limonata fırtınası azalarak bitiyor. Kola şişelerinin kadim yancısı Fanta, tekrar buzdolabı raflarında yerini aldı. Değişik bir türk filmi dalgası var bu sene, daha minimal hikayeler üzerinden yürüyen. Kafama yattı, hoşuma da gitti ne yalan söyliim. Bu da bi süreç. Onun dışında futbol aynı, sinema aynı, rakı aynı, çinekop bol, seks değişik, iş sıkıcı, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı...

Neyse işten kaytarmak adına yazdığım bir yazının daha sonuna geldik. Lounge'un minimal, dağların denize paralel olsun abi, görüşürüz.

Onur yazıcıoglu'dan mektup var :)


Sevgili Japon Askeri Yekita;

Nasılsın, iyi misin? Bizi sorarsan eğer biz iyiyiz. Sen giderken saksılara ektiğimiz çiçekler önce başlarını gösterdi, sonra büyüdü, sonra da öldü. Bazısına biz ettik, bazısını kediler öldürdü. Bazısı da eceliynen gitti.

Dahası… Ufuk önce doktor, sonra asker oldu.

Dahası… Memleket önce açıldı, sonra kapandı.

Dahası… Sen içerdeyken sinemaları türk filmleri bastı.

Dahası… Sen geldiğinde doğalgaza zam gelmiş olacak.

Gözyaşlarımızı bitti mi sandın Yektacığım…

Hasretle seni bekliyoruz. Seni aramıyor, seni sormuyorsak, bu senden vazgeçtik demek değildir.

Hadi artık. Dön bebeğim.

Onur Yazıcıoğlu

kerem küçükoğlu ekle dedi :)

14 Aralık 2009 Pazartesi

hâlâ 32

herkes "ne kadar da az kalmış" diyor. 
herkes ne kadar da yalancı. 

12 Aralık 2009 Cumartesi

haçan

az önce karının verdiği telefondan aradım seni. sesini duymak için. uzuuuuuun bi koridorda olduğunu tahmin ettiğim kendi başına çalan bi ankesörlü ve ben. kimse açmadı.
bugün 34. çok daha az kaldı. karakışın ortasında geleceksin buraya. sonra da güneşli günler. karının yanı işte.

yağmurlu istanbul'dan.
burcu

10 Aralık 2009 Perşembe

Urfa

Yekta'cım,

Emre'yle, bana selam gondermissin aradığında, işte sana cevabım...

Daha önce teknik bir sorundan dolayı yazamadım, demek bugüne kısmetmiş. Bugün insanlık için sıradan, benim için tuhaf bir gün. Emre'nin askerlik için Urfa'ya gideceği belli oldu. Önce bir şok, sonra telefon trafiği, uçak rezervasyonları, biraz rahatlama, sonra da... hayırlısı...
Ebru sabah 'askerlik evlilik gibidir, herkesinki birbirinden çok farklı' dedi. Umarım herkes bir an önce atlatır bu süreci.

Yaşadığın ve 'bu ancak Yekta'nın başına gelir' dedirten olaylar karşısında hayrete düştüğümüz anlar geliyor. Biran önce dön, hepsini yüzyüze anlat.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Sen dönmeyi hesaplarken...

Sayaç senin için geriye dogru işlerken bende ise başlamak için gün sayıyor... Son demlerimdeyim sivil hayatın :) gerci 1 Aralıkta başladı ama nizamiyeden girene kadar hiçbirşeyi anlamayacagıma eminim. Heycanlımıyım hayır. Sadece belirsizlik rahatsız ediyor okadar. En kötüsüde seni ancak mayısta görecek olmam. Gerci böyle olacagını hep konusuyorduk. Hadi artık ben geleyim oralarada sende dön artık..

37

kocam gelecek 
dertler bitecek

7 Aralık 2009 Pazartesi

seninle kirklareli'ne hiç gitmedik

haritada yerini bile bilmem. 
komşuları kim, rakımı kaç...
tek bildigim sensin. 
komşun esentepe, rakımın yüksek...
seninle kirklareli'ne hiç gitmedik. 
belki gideriz. sen dön de...
her yer bizim nasıl olsa! 

28 Kasım 2009 Cumartesi

Doğu Anadolu'nun Düzeni

Kurban bayramının ikinci gününde hasbel kader kaptığımız çarşı izni ( ki bir daha olmaz )sayesinde naçizane karımın bana açtığı blog' a bir post daha eklediğim için kıvanç doluyum. (kıvanç yanlış anlama sakın)

Başlık olarak seçtiğim tümce ise İsmail Beşikçi'ye yıllarca hapse mal olan bir kitap adı. konuyla ilgili olan arkadaşlar zaten hemen ayıkmıştır. sonuç olarak giriş entel bir girişten de anlayacağınız gibi entel bir havamdayım. ....................................

Yaklaşık olarak 110 günü arkada bıraktık geride pek bir şey kalmadı. doğuda sert bir kış başlamak üzere. geceleri eksiye düşüyoruz. gündüzleri ise artı 5 celcius üstü bir sıcaklıkla pek karşılaşamıyoruz.

.....................................................................
......................................................

Daha bahsedilecek çok ayrıntı var ama zaman yok. Yolda olmak en çokta yolda durmak bir çok farklı olaya gebe.

Sonuç olarak bu son çarşım geriye kalan 40 kusür günü de noktada geçirip eve dönmeyi planlıyorum. Ayrıntıları ise blog'UN kapanış post'una saklıyor hepinize saygı ve selamlar yolluyorum.

Hatıraté

Yek

25 Kasım 2009 Çarşamba

Geliyor geliyor kocam geliyor :))


52... ne çok ne az...
ama şu bileti aldık ya... dünyalar benim bugün. 
bi bakmışım ocak, bi bakmışım yekta yine evde bir şeyleri devirmekle meşgul, bi bakmışım tekler'den değil esentepe eteklerinden ariyor... 

Yek'e 65 kala

şimdi yazabiliyorum ama yine de pir yazamayacağım sanırım. kendimi affettirmek için bir kaç cümle edebilirim ama hakikatten yazı ile bir sorunum var özellikle kendime dair bişileri yazı ile ifade etmeyi pek sevmiyorum sanırım o düşünceleri dil hapisanesine göndermek gibi geliyor oysa onlar canlı devingen...bi de ben sevmiyorum ya yani eğer yapabileceğim bi şey yoksa sevmiyorum o insanın yanında olmayı... ya ben senin askerliği ertelettim diyeceğim ya ben senin askerliği kısaltmanın bir yolunu buldum dieceğim ya da tümden seni askerlikten muaf tutturmayı başardım diyebilmeliydim...ne söylenebilir ki... geçer geçer demekten başka... 

neyse yaws uzatmayayım... ŞAFAK 65!!! evinin ve karının kokusu daha bi yakından gelmeye başlamıştır...bir şeyide itiraf edeyim ben şafak 65 dediğim sıralarda sanırım en çok sıcak sabun kokulu alafranga bir tuvalete yakın zamanda kavuşabileceğimin heycanını hissediyordum AMA eminim senin daha güzel heyecanların var...tadını çıkar!!!
geçmek üzere... geçmek üzere...
Sevgiyle
Atılım*
*Atılım taaa 13 gun önce atmıs, ben simdi gördüm :( 

24 Kasım 2009 Salı

54 53

abi dün 54 tün..yani sakarya..ama akşam uyuyakalmışım kaçırdım kendi plakamda yazmayı..
bari 53 te yazayım..
bugün 24 kasım..öğretmenler günü
yarın 25 kasım..büyük grev var..hayat duracak..perşembe arefe..cuma bayram..
günler geçiyor..bayramdan sonra son 6 haftaya girmiş olacaksın
bi de sen askerden sonra bizim gibi anne babanın yanına dönmeyeceksin..en güzel yanı da bu bence..yani sen bizim gibi yarım değil tam hürgeneral olacaksın
sevgiler selamlar..

23 Kasım 2009 Pazartesi

şükrannn şükrannn şükrannnn

manyaklıktan değil şeker böyle kendi adımı sayıklayışım. sadece sensiz ebruyla beyruta gidiyoruz diye kapris yapmadığın için öyle beyrutlular gibi sana teşekkür etmek istedim.

sen kendine iyi bak, karına ben bakıyorum merak etme:)))))

19 Kasım 2009 Perşembe

sosuke gel artıkkk

böyle koşucam,
böyle sarılcam.

12 Kasım 2009 Perşembe

K-erem'den...

Biliyosun yekta ben Mr Pink olmam ve sende biliyorsun bunun için kaç kişi birbirini öldürdü. öyle hamburger yerken de kandırılmam kolay kolay , yada milletin için emri vakilerle. Şimdi ben bir kola söylicem, bi tarafada not alıcam neleri nasıl yapıyorduk die. Şafaklarının az kaldığını biliyorum o yüzden yapacaklar konusunda sıkıntı çekmeyelim.
Takım elbisemiz var hamdolsun ama bu siyah diil, bizim elti nin düğünü için almıştık, ismini istersen bilmem halen söylemedin. Karşıma oturttun bu Mr elti dedin. Bak orasına itiraz etmedim ama düğünü çok sıkıcıydı, cat stevens taklidi yapan o adamın müezzin olduğunu söylediğinde bir acaip olmuştum. Aynı acaipliği tyler durden fıs git aynaya bak oğlum dendiğinde de hissetmiştim. Ben düğünde içki olmadığını söylediğin de bu kadar abartmamış olmamızı dilerdim. Mikrofon da seinfeild şakaları yapmazdım ozaman. Ama kameradan izlettiğin happy birthday şarkım efsane olmuş.
Güneş kremi ultra fikir. Van falan ,göl var, ancak o konuda biraz çekimserim, yani göl tamam ama biraz pipirikli adamım, yani o göle girenler falan vardır ve biliyorsun onlar senn benm gibi temiz insanlar diil. Yani su yutarsam ,bilirsin işte... bu fikrimi anlattım mr elti ye,eğer hepsini dinledikten sonraki yüz ifadesini göz önüne alırsak sadece güneşlenicez.zaten amaçta bu,bol bol ultraviole.
10. yıl marşı nı tamamen öğrendim, öyle ezberimden falan söylemiyorum sadece,denedim dolmuş lardaki ismail yk şarkılarına kavır bile yapabilir hale geldim. Yalnız bi kaç hece atlaması oluyor. Ancak mustafa sandal’ın “för üde var” ından sonra epey yıllar geçti ve özümsediğini/mizi düşünüyorum. Bi kere land down under ın üstüne yaptım peşinden aldanma – müslüm gürses in üzerine..Senin orda kapıda sarhoş taklidi yaparken insanlar çok rahat dalıp gidicekler bana.
Az kaldı yekta, Mr elti yle planlarımızda ki eksik tek madde vardı. Onundan üstünden geldik. Burdaki bi rus kız terzi arkadaşı mr elti ye asker uniformasını bulabilirmiş. 200€ istedi ,verdim. Bütün gece üstünde çalıştılar,aslına bakarsan kızın ölçü alışını begenmedim ve modelleme rezalet. Mr elti bana bunun en değerli uniformalardan biri olduğunu söyledi. Türkler rusyayı 1976 yıllarında işgal etmesinler die araya cem karaca girince, ruslar ın filarmoni orkestrasını türkiyeye göndermiş. Hani “bunları alın bize dokunmayın” gibi. Zamanın başbakanı demirel sıla hasreti çekmesinler die uniformanın üstlerine en büyük türkiye yazdırmış rusça. Bana sorarsan akıllıca ,hem asimile hem de kültürlerine saygı. 6 harfte hepsini yazmalarından anladımki sanskritçe’de harfler kelimemsi anlama geliyor. Şapkası komik bu arada. Alıp rus terzi kıza gittim, açıkcası nedir bu die. Hatun 200€ daha istedi. Üzgünüm ama mr elti nin iyi rol yapmasına bagladım tüm şansımızı.
Şarkı hazırlıkları ve uniforma hazır. Kapıda dediğin planı yürüteceğiz. Ben 10 .yıl marşını yüksek sesle okuyacagım bu arda herkes kapkara tipime bakıcaklar, mr elti benm dağda ki görev esnasında patlamadan sonra böyle olduğumu ve güneş yanıklarımı tedavi için getirdiğimizi ,konya dan s geldiğimi anlatıcam. 10. Yıl yerine rubai daha iyi olurdu die düşünmedim diil. Ancak plan senin planın.
Dönerken tek sorunumuzun senin kaçış planının olduğunu düşünüyorum yekta. Yanık tenli bir adam,asker uniformalı birisi, ve senle çok once sakladığımız zürafa başlı kanguru kıyafetimiz bence işlemez. Eğer kanguruyu giyeceksen uzun boydan dolayı zürafa kafası çok yaratıcı ama araba da yer problemi olabilir. Hem yolda neyşınıl ceğorafi izleyen kaç kişi bulıcaz da kaç kişi anlıcak kanguru çok uzunmuş die. Asıl seni çıkartırlarda zıpla derlerse şimdiden çalışmadığın için pişman olursun.
Plan için Mr elti araba kiralayacak, ancak 4 gün onceden yapacaklarmış. Mr eltinin üstündeki uniformayı begenmediği için rus terziye çok kızdı. Antalyada çalıştığı şirkete gidiceklermiş arabayla. Oldukça profosyonel; sonrada hemen sana gelicez. Eğer planın tutarsa içeri girip sana ulaşıp ,üstünü değiştirip kaçıcaz yekta. Askerlik çok zor anlıyorum, mr elti de aynı şeyi söylüyor yekta.
Sevgilerimle dostun Mr K

Onur Yazici gmail'den bildiriyor


Dön bebeğim

Çocukken en sevdiğim çizgi roman karakterleri arasında Hasbi Tembeler vardı. Tipini hatırlatmak için bir de fotoğrafını gönderdim. Yekta'nın askerde olması fikri benim gözümün önünde, Yekta'nın Facebook'taki o "uzun" fotoğrafına şapka takılması şeklinde belirmişti ilkin. Bu görüntüyü de biraz karikatürize edersek Hasbi Tembeler muadili bir şey çıkıyor meydaaana.

Şimdi Yektacım, "meydaaana" demişken sana yeni bir hesaplama yönteminden söz etmeliyim. Da Vinci'nin Şifresi'ni andırıyor. Sen hangi sene askerlik yaptın? 2009. 9'un yanındaaaki sıfırı sildiniz. 2'nin yanındaaaaki sıfırı da sildiniz. Toplayın, 11 eder. 2009'un içindeeeki sıfırları da sil. Kaldı mı 29! 11'le 29'u topla 40 yapar ve senin şu anda şafağının 40 olması lazım, değilse Bahçeli Teorisi'ni terör bölgesine gömmüş olursun. Bu da senin vatan borcunun ödendiğinin kanıtı olacaktır.

Şimdi ben aylardır neden bu bloga tek kelime bir şey yazmadım, o konuya geleyim. Askerdeki insan, unutulmaya mahkûm insandır. Askerden dönene kadar askerdir nazarımda. Askerden döndükten sonra da hiç askere gitmemiş gibi davranırım arkadaşım. Bence bir askere karşı alınacak en vicdanlı tutum budur, bu olmalıdır. Ben seni unuttum Yekta, döndüğünde haberimiz olsun Kadıköy'de sana güzel bir atmosfer yapalım. Sen askerdeyken burada yapacağımız ortamın sana bir faydası olmaz nitekim.

Vatan borcu konusuna geri döneyim. Zor oldu ama diplomanı aldın ailene olan borcunu ödedin. Şimdi tezkere alacaksın ve vatan borcunu da ödeyeceksin. Öğrenim kredisi aldın mı bilmiyorum, aldıysan dönünce de onu ödeyeceksin. Geriye borç morç kalmıyor. Artık kafana göre takılma vakti. Dön bebeğim hadi...

Onur Yazıcıoğlu

11 Kasım 2009 Çarşamba

66'yı kaçırmışım

şimdi ben, benim memleketlerden giderim diye bi konu attım ortaya ama 66 olan Yozgat'ı kaçırmışım bile...
gel de ıce tea paylaşalım bir an önce.

çok memleketli burcu.

K-eremden:

Yekta, bunu sana çok onceden yazmak isterdim,ama nutella ları yiyip yutıcağımız anlatacaklarım var sana,çok maziden kalma haberler, yani kahramanları yerine corc kluni ,bired pit koyduğunda gişeler kırıcak şeyler, ancak 12 sinden beri gün sayan sadece senin hanım diil bilesin...
zenginsen pecmurdelik, biliyorsan cahillik, farkındaysan umursamazlık, yaşıyorsan paspallık moda biliyorum.özlersinde bozmassın dilini..
benimkini ona vermelisin..
nutella larıda yaz bi kenara :)

Kerem Kucukoğlu 

VAN-65 (içimdeki kücük ceylan uyandı yine)

tam 65 gün sonra burdasın. evindesin. 
matematik yalan söylüyor! 100'e bakınca küçük, şafağa bakınca büyük gözüküyor. 
günler geçiyor da, kışa inat geceler bitmiyor. 
kafanı kaldırıp baktığın göl öylece aramızda duruyor. 
van'dan kalkan otobüslerin plakasında 65 yazıyor. 
yazdıkca arabesk, düşündükçe offf oluyor. 

4 Kasım 2009 Çarşamba

zoraki kariyer annesi'nden YEK'e

Yek Merhaba,

Askere ne yazılır bilirim aslında ama birden ne diyeceğimi bilemedim:)

Haberlerini zaman zaman Ebru'dan alıyordum ama bloga girmek bu güne kısmet oldu.
Sabah 7 aksam 8 calistigini duydum, bosver yorgunluk iyidir, uyku yapar, uyuyunca zaman gecer!
Benim de durumumum benzer sayılır sadece gündüz mesaisine (sabah7 aksam 7) ilave bir de gece mesaisi var (aksam 7 gece 12) gibi. Bir de tabii anlayabileceğin gece nobetleri oluyor gecede 2 kez, "cis" ve "tarcinin gozleri acilmişşş!" gibi.


Tamam tamam kendimi acındırmak için yazmadım. Her anne gibi kanım, kalemim yavruya akıyor napayım:)

Ben de surekli seyahat ediyorum, ilginç kompozisyonlar oluşuyorlar. Yarın Malatya sonra Paris.. gibi:) sizin de seyahat planlarınızı duydum kıskandım. Gidin artık su Arjantine!

Internette varolmayan biri olarak sen gelmeden yazabildiğim için gururluyum, mutluyum,
İlginç dialoglar keşfedişini, temizlik hallerini ve Ebru'yu mıncıklayısını ozledik!
sevgiler,
isil

29 Ekim 2009 Perşembe

edebiyat ve kalan günler

Bugün ortak arkadaşımız ayşegül ün tavsiyesiyle Enis Batur'un "kara mizah antolojisi" kitabını edindim. Senin de bahsettiğin Enis Batur eserlerinden biri. Askerlik görevini tamamlaman için geri kalan sayılı zamanında bu kitaptan alıntılarla güncelleyeceğim bu pek değerli blogu. Askerdeyken plakalara düştüğümde o ilden birini bulup memleketi hakkında sorular sorup hikayelerini anlatmasını isterdim oldukça eğlenceli olurdu. Belki sen de deneyebilirsin. Böylece içinde bulunduğun ortamın gerçeğini kavramak yerine yalnızca bir sonraki günü hedefleyerek zamanı daha kolay geçirebilirsin.
İlk alıntım kitabın Can Yücel bölümünden bir şiir:

Müzmin Bir Şaire
Bir Beyaz Rustan kapmış
Bir Tepebaşı otelinde Şiiri
Gayrı ne permanganat ne antibiyotik
Bir akıntıdır gidiyor sittin senedir
Gözünden yaş geliyor su dökerken bile

Belini doğrultmak için Türk Şiirinin
Çekiyormuş bu çekilmez çileyi,
Yoksa çaldığı gibi başından büyük bir taşa
Kırarmış çoktan
Pelikan marka dolmakalemini

Bakarak bu Çağdaş ve de Çağdaş Şaire
Hiç de zührevi değilmiş meğer Zühre!

CAN YÜCEL

26 Ekim 2009 Pazartesi

HepYek!..

Sevgili Yekta, belki sen orada saymıyorsun amma burada sayanın bol... sayı sürüleri geçiyor doğuya doğru..  Kafamın hiç basmadığı hileli Holywood filmi sayılar gibi.. o sayıların küçüğüne aklım eriyor ancak.. diyor ya karagöz bana bu kadar sayı yeter diye, öyle işte..

hep yek.. çoğu gitti azı kaldı... tek kalır, hiç kalmaz..

sağlıcakla..

90 az esas 30 çok

Matematiğin bile farklı bir mantığı var lan. Yine de kaç kere daha sıçacağını, kaç kere cuma bakımına gireceğini, kaç kere çarşaf değiştireceğini, tıraş olacağını, kar küreyeceğini, doldur boşalt yapacağını, banyoyu, çarşıyı, her şeyi sayıyor insan. Başkasının şafağını sayan bir ordu insan var.

ŞAFAK MONOLOĞU
- Kaç sayıyon şimdi sen? 73. (Gözler kısılır) Bak 20 gün sonra sen 53 dicen. Rize. Ben daha yüüüüz yirmii dört... Olur mu, yüz yirmi üç dicem. Tabi. Sen gittikten 20 gün sonra ben bu adamı da gönderiyom. (Kısa bir sessizlik) Gükhân'a aha böyle borum var ama. Şşş Gükhân bak şafağın geçiyor. (Akşamüstü kışla çöplüğünden havalanan yüzlerce karga işaret edilir). Ahahaha. Zoruna gidenin borusuna gitsin...

ÇAY(küfürlü)

- Çay oldu mu kankiie?
- Yoh daha suyu yeni koydum.
- Bi bardak çıkar kaaardeşşine. Depoların ordan geldik taa.
- Yoh olum la allahalla. Suyunu çekmedi daha. Çay bozulur. Zati bir bardak sana versem daha da o da gelicek. Ona verdin bana da ver kanki dicek. Ne dicem ondan sonra?
- Olum yokuş yapma, kantine gelirsin sonra...
- Ne yokuşu amını soktumun yerinde. Aha da bak. Suyunu çekmedi daha!

- Olum amlı götlü küfür etme lan, adam evli...
- Cins cins gonuşmasın o da! Biz ona mı küfür ettik.

- Poğaça versene kanki.
- Salim’e ayırdım kanki. Adam nöbetten gelicek...
- Bi tane ver be kanki.
- LAaaaaaağğolum bıraak. Allahalla parayla mı verdiler lan sizi.
- Geçen benim poğaçayı verdin ama.
- Ben mi verdim amına koyim, Ferhat verdi. Bi de toprağın olacak.
- Olum bu gece nöbetçi Zeki başçavuş. İştimada şikayet edicem!
- La siktir git kime şikayet edersen et! (Arkasından seslenerek)

- Noldu lan taşşak mı bastı, ehehehehe.
- Bu şafaktan sonra isterse bölükçüye çıksın amunakkoyim. Haftaya yarın alırsın poğaçanı. Sikimde olmaz. Ben halıya basarken, çayını da içersin, poğaçanı da yersin.

- Şşş kanki... Çay var mı?



Baba yatar, şafak atar.
Kolay gelsin moruk.

24 Ekim 2009 Cumartesi

yazamıyorsam bi sebebi var

yazmıyorum cünkü;
yazdigim her şey ferdi tayfur'un kaleminden çıkmış gibi duruyor. vuslatla başlıyor, özlemle bitiyor. aradaki hasret kelimeleri hiçbir uyağa uymuyor.
neyi neyi toplasam hep sensin, neden neyi çıkarsam hep ocak 17'i.
bir sokak kedisinin kapıcının çöp saatini beklemesi gibi bekliyorum.
duygusal bir miyavlama çıkıyor mac'in klavyesinden.
yazıyorum, siliyorum.
bekliyorum.
tamam. bunu silmiyorum.

15 Ekim 2009 Perşembe

yekkeee common yek ke yyekkeeee :P

13 Ekim 2009 Salı

95


12 Ekim 2009 Pazartesi

10 Ekim 2009 Cumartesi

şa-fuck doksan8

sayfanin sonundaki zımbırtı

tıpkı bir kedinin çalışan çamaşır makinesini seyretmesi gibi,
oyun oynarken birbirlerini seyreden esentepeliler gibi,
yorgun gözlerle creative director'unun tasarımında yaptigi degisiklikleri izleyen zavalli bir art gibi,
evinin balkonundan çaktırmadan mahalleliyi gözetleyen sabri bey gibi,
sabah programını coskuyla seyreden teyzeler gibi
sayfanin sonundaki zımbırtıyı seyredebilirim.
evet sevgili kocacım,
gibi gibiyim, gibi gibiyim.
bu gece sıkıcı bir gün doğarken sarkisi gibiyim :)

9 Ekim 2009 Cuma

100 iyi numaradır

sevgili yektacim, ben bunlari yazarken sen 98 sayiyo olacaksin belkim, bu da iyi, cunki 2 gun daha gecmis demektir :)) bu vakitten sonra pisikolojik midir bilinmez daha hizli gecer zaman taa kii son aya kadar. son ay biraz yavas geciyo soylemesi ayip :P Askerden once bana hayatindan 1 gun daha kisaldigi halde buna sevinecegin tek yer askerlik deselerdi sanirim buna inanmazdim. ilk defa bunu askerde duydum ve patlatmistim kahkahayi. Ahaha, yazarken bile guluyorum :))

bu zaman ayrica, senin artik oraya iyice uyum sagladigin daha rahat oldugun ve de tabiri caizse daha cok eglenmeye basladigin ve tatini cikarabilecegin zamanin baslangicidir. En azindan benim icin oyleydi :))

bi bakmissin bitmiss. hadi selametle...

ibo :)

8 Ekim 2009 Perşembe

its the final countdown...

ooooooOOOOOooooooğğğoooğğoooo.. the final countdown...!

ha gayret yek'im..

99

Artık çift haneliye düştük. hasretle bekliyoruz. herkesin anlatacak bişeyleri var. benim de en çok senin değerli analizlerine...
burcu

yektaaaa

teknoloji özürlüsü arkadaşın sonunda tüm çabalarla buraya girip yazı yazabiliyo.. ama sanma ki bu özür geri saymaya engel..
100 - 99 - 98 ....... 3 - 2 - 1 ve burdasın işte..
seni özledik, özlerken çok plan da yaptık önümüzdeki yaz, önümüzdeki hayatla ilgili..
öptüm seni kocaman!!

100:)




100 Days, 500 miles

Çimen topla benim için....

YÜZ

YÜZ

Yüz iyidir
Van'da ovalar düz degildir.
Yekta yüzdü yüzdü kuyruguna geldi.
hooppp askerlik bittiverdi.














100 (number) - wikipedia

100 (one hundred) (Roman numeral C, for centum) is the natural number following 99 and preceding 101.

100


Hundred might be:
  • Hundred (word), a word typically meaning the number 100
  • Hundred (administrative division), a mostly obsolete geographic subdivision
  • Hundred Days, aka Waterloo Campaign
  • Hundred, West Virginia
  • Hundred, a song in the album How to Save a Life by The Fray
  • Hundred, the name of the hundredth episode of One Tree Hill (TV series), named after The Fray's song

One Hundred

Böyle de berbat kelime oyunları yaparım. Benim 100 günüm kaldığında bütün koğuşa çay ısmarlamıştım ve plakalara düşmeye 19 gün kalmıştı. O da ayrı bir kırılma ani tabii. Elimde bir Türkiye haritası vardı plakalara düştüğümde. Düzce'den geriye doğru her gün birini karalamıştım.

Tezkereyi aldığımda ise aydınlık bir şafağa ve kapkara bir Türkiye'ye ulaşmıştım.

asker saati casio


sevgilim, pek değerli kocacim, yekim
tam tamina 100 gün sonra burdasın.
yaşasın!

5 Ekim 2009 Pazartesi

van’da geçen savaş filmleri

iyi ki sinema var, dopey hazırlıksız yakalanmadı...

apocalypse now (1979) – dopey bu filmi ilk kez altı yaşında izlediğinde “you're in the asshole of the world, captain!” cümlesinin askerlik hayatına bu kadar uyabileceğini düşünmemişti herhalde…film van’da kendini tanrı ilan eden walter kurtz’un peşinden göl etrafına yollanan captain willard’ın hikayesini anlatır…

paths of glory (1957) – ölüme giden taburlar. filmin bi yerinde general askerleri için “if those little sweethearts won't face german bullets, they'll face french ones!” der. van-tekler asayiş noktasında geçen film jandarma erlerin dramını güzelllce anlatır. kader bu ki dopey’nin askerliği oralara düşmüştür.

full metal jacket (1987) – eğitimlerini van’da alıp vietnam’a giden mehmetçiğin hikâyesidir bu film. hartman isimli eğitim çavuşu hababam mangasının canına okur falan filan.

the great escape (1963) – van’da çekilmiş en güzel savaş filmi. göl etrafındaki alman hapishanesinden kaçmaya çalışan türk erlerinin hikayesidir bu. dopey çocukluk yıllarında izlediği bu filmden sonra “cooler king (steve mcqueen)” karakterine o kadar hayran kalmıştır ki, büyüyünce beysbol seven ve motosiklet kullanan bir gence dönüşmüştür.

saving private ryan (1998) – van’da düşman topraklarında esir kalan er ryan’ı kurtarmaya çalışan bir grup askerin hikayesidir bu. dopey filmi izlerken o kadar gaza gelmiştir ki filmin sonuna doğru sinemada ayağa kalkıp “hepimiz ryan’ız” diye haykırmıştır.

all quiet on the western front (1930) – yanlış anlaşılmasın, başkalarının batı cephesi, güzelim ülkemizin doğu cephesi olabilir pek tabii. van’da çekilmiş en gerçekçi savaş filminde güzelim ülkemizi işgal etmeye gelen tü-kaka askerlerin hazin öyküsü anlatılmaktadır.

the deer hunter (1978) – savaşın ortasında geçmese de sıkı bir savaş filmidir. De niro, kore savaşından van’daki evine dönmüş michael’ı oynar. ebru’nun meryl streep’e olan benzerliği göz önüne alınırsa bu hikayeyi yakın bir zamanda tekrar göreceğimizi ön görebiliriz.

the pianist (2002) – savaştan kaçıp van’a sığınan kanun ustası wladyslaw szpilman’ın hikayesini anlatır. dopey’nin adrien brody benzerliğini es geçmemek gerek.

Tayinim Hoth'a Çıktı Dememeli!!!




















yakında...

30 Eylül 2009 Çarşamba

gomorra

sevgili yek..

çok hasta olduğum ve eve tıkılı kaldığım bir günde, taaa kaç zaman önce senin esentepe eteklerinde çok methettiğin film olan gomorra'yı izlemeye başladım.. gel gelelim, ya film çook uzun bir girizgaha sahip, ya içtiğim ilaçlar güel uyku çektiriyor, bilemedim ama o "godfather'dan bile daha iyi bir mafya filmi" ni maalesef bitiremedim.. üzgünüm yek.. :/

http://www.youtube.com/watch?v=0bxgkcBKT7Q&NR=1

evet evet gidiyoruz. pek yakında, çok şahane... 
van'dan daha uzağa, evden daha yakına...
evet evet gidiyoruz.

24 Eylül 2009 Perşembe

git gide günler kısalıyor mu ne :)




Baksana eksi sozluğe :) 

20 Eylül 2009 Pazar

asayiş noktası

..............................................................................
................................................................................................
............................................................................................
...............................................................................................
..................................................................................................
.................................................................................................................
...................................................................................................
................................................................................................................
............................................................................................................
......................................................
............................................................................................................
.......................................................................................
..................................................................................................
..................................................................................................
..................................................................................................
.................................................................................................
.....................................................................................
.....................................................................................
........................................................................................................
......................................................................................................
..........................................................
................................................................................
......................................................................
..........................................................................
.....
from love  

Not: Yekta'nın yazısını maalesef blogtan çıkardık. 
Yazıya ulaşmak isteyenlerin bana mail atması yeterli.

18 Eylül 2009 Cuma

Sen yokken sinema...

Yektacım ben anca sinemadan bahsedebilirim. Sen District 9'a yetişemedin yanılmıyorsam. Adamlar yapmışlar abi öyle söyleyeyim. Peter Jackson yapımcılığını üstlenmiş iyi de yapmış açıkçası. Aynı filmin bir de kısa filmi vardı, nette dolaşır dururmuş ben filmden sonra fark ettim. Uzaylı olayına enteresan bir yaklaşım var filmde. Bir nevi mülteci problemi gibi bakmışlar hadiseye. Üstüne de zerre rahatsızlık vermeyen cgi eklenince ortaya muazzam bir seyirlik çıkmış.

Geçenlerde The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford'a denk geldim. 160 dakika, mükemmel bir olay. Bünyeye ilaç niyetine geldi. Cassey Affleck süprüntüsü tam kendisi gibi bir rolü oynamış, bu kadar mı yakışır dedim içimden. Peki oscarı hak etmiş mi ipne? Hiç sanmıyorum aga. Abisine kılım belki ondan böyle. Nihayetinde şiir gibi bir film, müzikler desen Nick Cave abimiz alttan alttan coşturmuş yine.

Adventureland var bir de. Aldı beni seksenlere götürdü. Pamuk gibi film yapmış adamlar. Superbad beni feci rahatsız eden sikko bir filmdi. Aynı ekipten böyle naif bir iş nasıl çıkabilmiş şaştım kaldım. Bu Ryan Reynolds da acayip yükselişte. Two guys a girl derken, ibiş çocuk derken yıllar içinde serpildi Brad Pitt'e rakip oldu. Enteresan işler bunlar...

14 Eylül 2009 Pazartesi

Boobs (Seversin diye)








Al benden bu kadar.

10 Eylül 2009 Perşembe

kocayı özlemek
















Takvime bakıp "offff" demek 
Takvime bakıp "üffff" demek
Takvime bakıp "!¡¡[|]º≈ø∂∫§#^ø–&¶#¡¡¡*" demek

Yağmur


İstanbul'da yağmur yağdı abi. Bir zamanlar yağmura camdan bakan kızlar, çalıştıkları tekstil atölyesine giderken kapalı kasa bir kamyonetin arkasında boğuldular. Çok kanıma dokundu lan. Erciş'te 8 ay askerlik yapmış bi arkadaşım var. 75 gün banyo yapamadıklarını söylemişti. Umarım işler değişmiştir. İstanbul'da yağmur yağdı abi. Ama evin içinde Bob Marley "Sun is Shining" diyorsa ben Bob Marley'e inanırım abi. Oralarda kış ne kadar fena geçerse geçsin, sen de ona inanırsın bilirim.

Eray

Van





7 Eylül 2009 Pazartesi

TK

Van Ferit Melen Havalimanı, Bangkok Suvarnabhumi Havalimanı, Sao Paula Guarulhos Havalimanı... Yeşili unut! Güneş gözlüğünü unutma! 


Yek'e

Gideceğim az kaldı .. 3 kaldı 1 kadı derken bitmeye bile başladı. Sayılı günlerin bir bir eksiliyor ve okudugum kadarıyla gittigin yere, cografyasına hatta kurallarına bile alışmıssın... umarım bu alışkanlıkların dogrultusunda cabucak biter ve rahatlarsın... Sırada ben varım. Senin haziranda yasadıgın süreçlere girmek üzereyimmm :)

6 Eylül 2009 Pazar

offff

30 Ağustos 2009 Pazar

komutanım bizi JÖH'e götürün

Öncelikle bu naçizane blog işin Ebru Ayaz hanım efendiye ve değerli çizimlerinden dolayı kızkardeşim Özde'ye teşekkür ederim.

Van'da askerlik bir başka arkadaşlar. Henüz 18 gün oldu ama tören yürüyüşünden gece eğitimine sınavdan yatak düzenine.............

Uzun Dönem komando'lar ile aynı katta kalıyoruz. yaşları 19 ila 22 arasında değişen çakı gibi gençler hergün yerlerde sürünüyor, her sabah tuvallet jilet ile oklu don ve bilumum benzeri insandan çıka insani olmayan atık temizliyor.

Eğitimlerimizi Jandarma Komando Özel Harekat Taburuna bağlı Kıdemli astsubay ve uzman çavuşlar veriyor. Anlayacağınız Komandolarla yatıp komandalarla kalkıyor onlar tarafından eğitilip onlarla yemek yiyoruz. Ama komando değiliz. Bize poşet tanımlamasının yanında çakma komando da deniyor tabur da.

Kaldığımız yerin en iyi tarafı yemekler. iyi besleniyor iyi sıçıyoruz. İlk günler kabız olan bir izmirli dışında herkes çatır çatır sıçıyor, herkesin boku aynı kokuyor. Van'ın güneşi terletmiyor ama direk yakıyor 2. günde herkes kapkara oldu. K.D askerlerin enseleri kulakları alınları ve suratları su toplamadan kavruluveriyor. Şehrin rakımı çok yüksek 1720 metre. Zaten Van'da yazın güneşten kışın kardan yanılırmış. Halkının bu kadar kara olmasına şaşmamak lazım.

Şimdilik bu kadar arkadaşlar, artık ne zaman yazarım bir daha belli değil. eğitim devam edecek. Dağıtıma 2 hafta daha var. 11 eylül gibi dağıtımın olacak %10 bu kışla da kalacağım. % 90 van'ın başkale, çaldıran, çatak, çaldıran gibi güzide ilçelerinden birindeki karakola doğru yola koyulacağım. (P.S: Van'ın bu güzide ilçelerini mehmet iyi bilir.)

Saygılar sevgiler
Jandarma Er Yek

P.P.S: yine bu blog aracılığı ile van, bitlis, şırnak, bingöl, ağrı, ardahan, hakkari diyarbakır gibi şehirlerde askerlik görevini yapan ya da yapmış arkadaşlara kucak dolusu selam söyleyip iskenderun, adana, kütahya, ankara, istanbul, muğla ve antalya gibi şehirlerde askerlik yapmış arkadaşlara da sizi şanslılar diyorum. esenlikle kalın.

28 Ağustos 2009 Cuma

işte geldim bur'dayım

aslanım n'aber? blogun az duygusal, bol güldüren, ama güldürürken düşündüren, düşündürürken kıllandıran yüzü olacagim..
akıllı olalım.. nasil gidiyor talimler??

ALLLAAHH!!!!

yemin günü geldi çattı

Hadi yine iyisin Yekta Efendi acemilik bitiyo, sevdiceğine kavuşuyosun yarın. Böyle acemilik mi olurmuş len! 17 gün! Bizim zamanımızda (yani daha geçen sene) acemilik 28 gündü, bizden bir sonraki devre (323. kısa dönemler) acemilik kısaldı. Şanslı köftehor seni, 11 gün erken kavuşuyorsun hatununa... Valla benim askerliğin en mutlu anıydı, yemin töreninde Özlem'i gördüğüm an, yalnız baştan belirteyim, bu iki gece üç buçuk gün ne kadar güzel geçerse, pazar akşamı birliğe teslim olmak o kadar zor gelecek, gözlerin dolabilir benden söylemesi.

Neyse yarın yemin sırasında gırtlağını yırtarcasına bağır da komutandan azar işitme, bak milletin eline pimi çekilmiş bomba falan veriyolar bu komutan takımına dikkat etmek lazım (gerçi sende bu boru gibi ses varken bu konuda sorun yaşayacağını zannetmem), tören adımlarını da şaşırayım deme sakın...

Bir de bu hafta sonunun kıymetini bil, gerçi 30 tane kıllı herifle aynı odada yatmıyor olmak bile sana yeryüzünde cenneti yaşatacak ama sen yine de her anın kıymetini bil çünkü dönüşte o lanet postallar yine seni bekliyor olacak. Ayağın bir daha ne zaman halı görür kim bilir?

Saçmalamaya başlamışken mektubumu sonlandırayım, gözlerinden öperim eskişehir'in en uzun boylu karaşın delikanlısı....

Er mektubu -görülmemiştir-

27 Ağustos 2009 Perşembe

en uzun asker bizim asker!!

yek oralar bi başkadır şimdi. kafa açar. sabah güneşi, içtima, 5 te uyanmalar falan gariptir ama ilkokul gibidir demisti atam zamanında. çocuklasırsın demisti. van'ın kahvaltısını etmeden dönme.
gün içindeyim. saçmalıyor da olsam olsun. buraya temiz don, poşetli dergi resmi koyucam yakında. tez tezkereler.

25 Ağustos 2009 Salı

o degil de buralara bakman gerek 05




http://verdoux.wordpress.com/portraits/



o degil de buralara bakman gerek 04




http://verdoux.wordpress.com/actor-portraits/


o degil de buralara bakman gerek 03

Bu özet kullanılabilir değil. Yayını görüntülemek için lütfen burayı tıklayın.

o degil de buralara bakman gerek 02



http://www.pieterhugo.com/


o degil de buralara bakman gerek 01



































http://arlenegottfried.com/gallery.htm

Denden

"Mesafeler yanılsamalardır.
  Baktığımız gökyüzü
  Birleştiriyor bizi.

  Benden sana bir haiku güzelim" 

  diye yazmıştın bi mesajında...  Ve belki de tam bu zamanlarda. 

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Hayırlı Tezkereler !

İlk mektubumu ilk akla gelen başlıkla yazmaya başlıyorum.
Havalar kötülemeden orada da ziyaret edebilirim umarım. Asker arkadaşların çok şanslılar bunun farkına varıp senden olabildiğince faydalanırlar umarım. Seninle görev yaptıkları dönemde zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaklar :) Becerebilirsem zamanında benim için yazdığın gibi bir hikaye yazmaya çalışacağım
sevgiler

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Doğum günüm bana geldiği gündür!

evet evet bu aralar fena halde arabeskim :)

21 Ağustos 2009 Cuma

yek'e ???


Kim bu küçükler ?

20 Ağustos 2009 Perşembe

asker ile diyalog - 1

-Seni seviyorum Yekta 
-Ne demek güzelim

:)))))) 

Seni Outlandin uzak diyarlarinda İllidanin yanina Artahas'ın ordusu olarak yolladilar. Uzunsun Nightelfsin silahin var ya warriorsun ya Hunter, çakın var Roque sun. Orclar, undeadler sarmis 4bir yanını :P. Outlandin en uzak yeri neresi. Van mı? Bilemedim.

Neyse raid biter, portal acilir bi bakmisin İstanbul. O zaman diim ben sana HAYIRLI RAIDLER :P

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Piyade Çavuş Ayşe..

Selam Yekta..
Sana Kıbrıs'tan asker arkadaşım Piyade Çavuş Ayşe'nin bir fotoğrafını gönderiyorum. Kendisi Erzincan Kemah'tan çok kadirşinas bi insandı. Ne anılarımız oldu, anlat anlat bitmez.. Asker ocağı böylesine güzel bi yer işte.. Zaman su gibi akar.. Eminim "Allaam hiç bitmese" diyosundur.. İyi eğlenceler diliyorum sana :)



Soldat soldat


yektacım bir süredir ebru ısrar ediyor ben de yazıcam diyorum ama malum ev telaşı falan sarktı iki gözüm. şimdi dakikası euro olan vaktimin balaban arasında aklıma düştün. bir yandan da kafa güzelliği benim kendi güzelliğim mi bilinmez habire "van'a da ancak senin gibi bahtsızlar gider" deyişin aklıma geliyor. bak bakalım bi sağına soluna canım ciğerim kim gelmiş kim gelmemiş :)

şimdi söyle bakalım sevdin mi doğunun Paris'ini? mustafa muğlalı kışlası mı orası? sana göre kamuflaj var mıymış? dil sınavı olacak mı?

ilaveten askerken biraz zor olur ama bitirdikten sonra yalım erez mahallesine gidebilecek şekilde tanıdıklar edinmeye bak yine de, meşhur kaburga dedikleri çok yağlı beklentini büyük tutma, başkale'den uzak dur. baktın gidicisin Çaldıran'ı gözüne kestir. gerçi bana sırf "uzun çavuş'a söyleriz halleder kehü keh" ve "uzun aşağı uzun yukarı" demek için seni orada tutarlar gibime geliyor.

kolay gelsin.

asker nedir?




asker,

460 gün uzunluğunda
15 ay genişliğinde
62 hafta çapında
düdükle kalkan
düdükle yatan
traşla süslenen
kurufasulye ve pilavla beslenen
10 barfiks, 10 şınav, 50 mekik gücünde
Subayın geri tepmesiyle
Uzmanın ileri itmesiyle
tek tek ve seri dayak yiyebilen
bot ile kep arasında kalmış
palaska ile sıkıştırılmış
sevdiği hayelleri elinden alınmış
birgün biter diye kandırılmış
Allahın en aciz kuludur ...

arz ederim...

18 Ağustos 2009 Salı