5 Ekim 2009 Pazartesi

van’da geçen savaş filmleri

iyi ki sinema var, dopey hazırlıksız yakalanmadı...

apocalypse now (1979) – dopey bu filmi ilk kez altı yaşında izlediğinde “you're in the asshole of the world, captain!” cümlesinin askerlik hayatına bu kadar uyabileceğini düşünmemişti herhalde…film van’da kendini tanrı ilan eden walter kurtz’un peşinden göl etrafına yollanan captain willard’ın hikayesini anlatır…

paths of glory (1957) – ölüme giden taburlar. filmin bi yerinde general askerleri için “if those little sweethearts won't face german bullets, they'll face french ones!” der. van-tekler asayiş noktasında geçen film jandarma erlerin dramını güzelllce anlatır. kader bu ki dopey’nin askerliği oralara düşmüştür.

full metal jacket (1987) – eğitimlerini van’da alıp vietnam’a giden mehmetçiğin hikâyesidir bu film. hartman isimli eğitim çavuşu hababam mangasının canına okur falan filan.

the great escape (1963) – van’da çekilmiş en güzel savaş filmi. göl etrafındaki alman hapishanesinden kaçmaya çalışan türk erlerinin hikayesidir bu. dopey çocukluk yıllarında izlediği bu filmden sonra “cooler king (steve mcqueen)” karakterine o kadar hayran kalmıştır ki, büyüyünce beysbol seven ve motosiklet kullanan bir gence dönüşmüştür.

saving private ryan (1998) – van’da düşman topraklarında esir kalan er ryan’ı kurtarmaya çalışan bir grup askerin hikayesidir bu. dopey filmi izlerken o kadar gaza gelmiştir ki filmin sonuna doğru sinemada ayağa kalkıp “hepimiz ryan’ız” diye haykırmıştır.

all quiet on the western front (1930) – yanlış anlaşılmasın, başkalarının batı cephesi, güzelim ülkemizin doğu cephesi olabilir pek tabii. van’da çekilmiş en gerçekçi savaş filminde güzelim ülkemizi işgal etmeye gelen tü-kaka askerlerin hazin öyküsü anlatılmaktadır.

the deer hunter (1978) – savaşın ortasında geçmese de sıkı bir savaş filmidir. De niro, kore savaşından van’daki evine dönmüş michael’ı oynar. ebru’nun meryl streep’e olan benzerliği göz önüne alınırsa bu hikayeyi yakın bir zamanda tekrar göreceğimizi ön görebiliriz.

the pianist (2002) – savaştan kaçıp van’a sığınan kanun ustası wladyslaw szpilman’ın hikayesini anlatır. dopey’nin adrien brody benzerliğini es geçmemek gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder